Akşam yemeği için aldıkları ekmekten kalan yarım ekmeğin arasına çikolatayı düzgün bir şekilde sürdükten sonra bardağa su doldurup gecenin sessizliğini dinlemek ve gecenin ayazını tüm hücrelerinde hissetmek için balkona çıktı. Hafiften esen rüzgar, estiği kadarıyla titretiyordu. Dar balkonda bulunan demir tezgahın üzerine konulmuş yastığa oturdu.Manzara gibi bir şey olmadığı için elindeki ekmeği azar azar yiyerek sokak lambasının oluşturduğu hoş görüntüye bakıyordu.
Bir yandan sanki zorla yaptırılan düşünme eylemine devam ediyor bir yandan da yarın tutmayı düşündüğü oruç için ekmekten ısırıyordu. Bu şevval orucu işini son günlere bırakmıştı. Bâzen “türk olmak” diye esprisini bile yapardı bu sona bırakma konuları açılınca.
Müftü, imam, müezzin, iyi çocuk, cami cemaatinden, öğretmen, ev imamı, bölge âbisi, il vekili, profesör vb. etiketlilerle beraber yaşıyordu. Dînî etiketi kabarık insanların arasındaydı yıllardır.
Her şeyi bildiğini zanneden tiplerle konuşmasını çok sevmesine rağmen onlarla konuşmaların sonundaki “olaya hiç böyle bakmamıştım” itirafını duyunca alışılagelen tebessümünü gösterip hayâtına devam ederdi.
Yine bir gün ders arasını fırsat bilip okulun yakınındaki evine gelmişti yanındakiyle. Yine her şeyi bildiğini zanneden biriyle konuşacaktı gâliba. Akranları gibi karı-kız, futbol, siyâset, ders muhabbeti yapmaktan ziyâde “en azından dinin dedikodusunu yaparım” ana felsefisiydi! Bu seferki konu “Îmandan sonra mı sorgulama, sorguladıktan sonra mı îman? ”dı.
Karşısındaki “önce sorgulama” diyordu. Sorguladıktan sonra gerçek ortaya çıkar ve insan bu gerçeğe göre hareket eder diyordu. Kendi öğrendiklerine epey inanmış olduğu belliydi fakat her zamanki sâkin tavrıyla buradaki muhabbete de kendi bakışıyla yaklaşacaktı.
“Sen kendi yaptıklarının sonucunu yaşayacağına inanıyor musun? ” diye sordu.
“Evet, kendi yaptıklarımın sonuçlarını yaşayacağım fakat buna ben inanabilirim, diğer dinlere sâhip insanlar sorguluyorlar sonra inanıyorlar” diye cevap verdi yanındaki.
Diğer dinler dediği hristiyanlardı. Sâdece sordu:
“ ‘Îsa(as) benden sonra gelecek olana iman edin’ dedi mi demedi mi? ”
Dedi diye yazıyor kitaplar. Ne olacak dediyse?
Garip soruyu duyduktan sonra biraz da gülerek: “Bir şey olacağı yok! Sâdece şu anda hangi insan Îsa öyle dedi diye Muhammed Aleyhisselam’ı ve O’nun açıkladığı İSLAM’ı benimsiyor, hiç düşündün mü? ” diye konuştu.
Bilmem, hiç duymadım.
Duymazsın, çünkü onlar ne Îsa’ya inanıyor ne de O’nun îman edin dediği Muhammed’e! Sen en iyisi kendilerinin dâhi inkar ettiği kişiye îman ettiğini söyleyen kişilerle uğraşmayı bırak da, kendi hâline bak! Muhammed Aleyhisselam’a inanmayan herkes cehenneme gidecek! Onlarda bu şekilde devam ederlerse ne hayallerindeki Îsa kurtarır onları ne de anaları Meryem kurtarır!
Evet ama onlarda bizi cehenneme gönderiyor Îsa’ya inanmıyoruz diye?
Sen gerçekten Allah’a iman etmişsen bütün insanlar sen cehennemlik deseler bile sen cennete gidersin! O yüzden bırak nereye gönderirlerse göndersinler! Biz Îsa’ya inandığımız için olmasa da bizim inandığımız Muhammed aleyhisselam’ı müjdeleyen Îsa aleyhisselam’a da bir şekilde iman etmiş oluyoruz aslında! Çünkü kendisi demiş “Benden sonra gelecek olana iman edin” diye! O yüzden bırakalım onları ne yaparlarsa yapsınlar.
Olur mu öyle şey?
Olur olur. Kuantum fiziğini incelemekten âciz rahipler ile iki kelam dâhi edilmez. Kuantumu inceledikten sonra ihlas suresini okuyanlar şaşkınlıktan kendilerini alamıyorlar! Sen en iyisi fazla kurcalama, zamanını daha güzel şeyler için değerlendir.
İnşallah..Ama insan önce sorgumalı. Çünkü sorgulamadan inanan binlerce müslümanın sefil durumu herkesin gözü önünde!
Müslümanların durumu öyle de sen kimliğinde İSLAM yazan herkesi neden îman sâhibi yaptın ki? Hadise göre “bin kişiden biri cennete gidecek”!Sen bir buçuk milyar insanı cennete gönderdin. Halbuki günümüzden en fazla 7 milyon kişi gidecek cennete. TCnin nüfusu kaç?
80 milyon.
Eee?!! Demek ki “ben müslümanım, ben cennetliğim” diyen ve bunu bir yerinde taşıdığı kimliğinle ispatlamaya çalışan herkes cennete gitmeyecek!
Cennete gitmek bu kadarlık kişinin âkıbeti mi yâni.
Bilmiyorum fakat hadis doğruysa, ki evliyalardan dâhi onay alan Kütüb’üs-Sitte de geçiyor, hadis eğer doğruysa gerçek böyle. Sen cennetliklerin sayısını değil de cennetliklerin özelliklerini anlatsana bana?
Allah’a iman eden cennete gidiyor.
Evet, bak ne güzel dedin. Sorgulama sâhibi gitmiyor cennete! Allah’a iman eden gidiyor cennete. Demek ki önce îman edilmeli. Ve daha sonra iman ettiğimiz şeyleri sorgulayarak îkâna çevirmeli! “Ve bil âhiretihum yûkinûn”u biliyorsundur Bakara’nın başındaki.
Îmandan sonra sorgulamayan insan, sâdece cennetin çoğunu oluşturan BÜHL olabilir. Fakat îman eden, ettiği îmana göre yaşayan ve iman ettiklerini sorgulayanlardan çıkacaktır Allah Resûlüne yakın olanlar!
Cemâlullâh’ı seyir denilen olayı önümüze çıkacak olan devâsa bir tanrıyı gözlemleme olarak düşünmüyorsak ilim sâhibi olanların erişebileceği bir müşâhede olarak değerlendirebiliriz bu olayı!
Neyse, fazla yaymayalım konuyu, derse de az kalmış. İstersen îman ne demek daha sonra konuşuruz. Çünkü iman edenler kurtuluyor cehennemden!
Tamam. Müsait olduğumuzda konuşuruz. Sağolasın..
Bir hafta önceki konuştuklarına dalmıştı gecenin ayazında. Elindeki ekmeğin son kısmını da bitiriverdi. Bardaktaki suyu azar azar içti ve eve girdi.
Dışarıdaki soğuğun üşüttüğü insanları düşündü.
Geçenlerde Kocatepe’ye giderken üstü kapalı kuytu bir yere serilmiş eski bir yatak ve kapkara bir teneke görmüştü. Sonra yatağın içinde biri olduğunu fark etmişti. Battaniyenin içinden bir kol dışarı çıkmıştı. Gözlüklerini yine takmadığı için gözlerini biraz kısarak baktı ve battaniyenin içinden çıkan kirli yüzü gördü. Sakalları bir birine karışmıştı. Daha fazla kalmak gereksiz diye düşündü. Bu insanlar bir şişe şarap ve birazda karnını doyuracak yiyecek için yanlarından geçen herkesten para isterlerdi. Bu sefer bir şey vermeyecekti. Diğer insanların tuhaf bir şekilde baktığı yerdeki adamın yanından uzaklaşmıştı.
Evin sıcaklığı bunları getirmişti aklına. Dişlerini fırçaladıktan sonra odasına geçti ve bir müzik açtı. Çalan müzikte “gideceksen bekleme” diyordu durmadan.
Güzel bir sözdü.. Fakat uykusu da vardı.. Gözlerini kapasa bile uyumazdı gâliba..
Dinlenmek için uzandığı yatakta uyuya kaldı.. Genelede böyle olurdu, yine aynısı oldu..
Sabah uyandıktan sonra kahvaltı yapan arkadaşlarına “beyler âfiyet olsun” diyerek dışarı çıktı.
Hayat bir an durdu ve “Herkes yaratılış amacında” cümlesi çınladı kulaklarında.
Yokuşun ucundaki büfenin orada öylece etrâfına bakındı.
Taksici taksi bekliyor, markettekiler reyonları düzeltiyor, işi gücü olan hızlı adımlarla yürüyor, kahvedekilerde ellerindeki sigaralarla önlerindeki çayı yudumluyorlardı..
“Sende okuluna git” dedi kendi kendine..
17 Ekim 2009 Cumartesi
Önce Îman!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder